20 Eylül 2010 Pazartesi

HAPPY BIRTHDAY TO ME


Bugün sözleri değiştirmek istiyorum. Bugün benim doğum günüm 16. yaşımı doldurduğum 17’me bastığım gün. 16 yıl önce gözlerimi hayata açtığım gün. Dolu dolu 16 yıl geçirmişim. Kimi zaman ağladığım kimi zaman güldüğüm mutlu olduğum, kimi zaman zorlandığım belki kendi öz ailemden nefret ettiğim belki onlarsız ben ben olamayacağımı anladığım anlarla dolu koskoca 16 yıl. Az buz zaman değil şöyle düşününce hani. Ama hatırlamaya çalışıyorum, mesela okula başladığım ilk günü, ilk okul yıllarımı ya da öncesini. Doğrusunu söylemek gerekirse ‘o yıllara dair anılarla dolu beynim’ diyemeyeceğim. Parça parça, küçük küçük anılar var. Ama hatırladıklarım bir elin parmağını geçmeyecek kadar. Okuldan önce çok daha az ama asla unutmadığım bir anım var anlatmak isterim. Amasyada’ ydık o zaman çok küçüktüm kaç yaşlarında olduğumu hatırlayamıyorum ama 4 yaşından büyük değildim. Anneannemlerin bağ evindeydik o zamanlar, evin önünde bir nar ağacı yeni yeni meyve veriyor narlar daha yeşil yeşil yani. Ama ben inat birde çocuk ne bilecek o halde narın yenmeyeceğini? İnat ettim zorla yedim acıydı çok acı. Ama öğrenmiştim artık, narın yeşilken yenmeyeceğini. Her an her zaman bir şeyler öğretiyor hayat bize. Başta kötü bir hatıra olsa da yaşadıklarımız sonra anlıyoruz öğrenmek için yaşamalıyız o anı. Yaşamalıyız ki daha sonraları öğrenmiş olarak aynı hatayı tekrarlamayalım. Her neyse çok yanlışlar yaptım ve yapmaya da devam edeceğim tabiki. Ama umut ediyorum ki aynı hataları tekrarlamayacağım, hiç birimiz tekrarlamayacağız umut ediyorum ki.

Peki bu 16 yıl nasıl geçti? Ailemle, arkadaşlarımla, çeşit çeşit maceralarla, okulla, daha bir çok şeyle geçti. Ve onlarla geçmeye devam edecek. Kimi zaman insanlar kimi zaman hikaye değişecek ama hep devam edecek hikaye. Yaşamaya devaö ettiğimiz sürece devam edecek hikaye. Bana bir soru sormuştular, tam olarak hatırlayamıyorum ama; ‘Hayat bir sahne olsa başrol ve figüranlar kimler olur?’ gibiydi. Şöyle cevaplamıştım; sahne bir tane olmaz, dünyada ne kadar insan yaşamış, yaşıyor ve yaşayacaksa o kadar sahne ya da oyun olmuş, oluyor ya da olacaktır. Ve herkes kendi oyununun başrol oyuncusu olur, yakınındakiler yardımcı oyuncular diğerleri ise figüranlardır. Klasik bir cevap gibi gelebilir ama yine de öyle. İşte o oyunu yaşıyoruz, hiç bitmeyen o oyunu. Hergün yeniden yeniden oynuyoruz, her gün değişiyor. Üstelik bu oyunda replikleri bilmiyoruz, hikayeyi bilmiyoruz. Ama umutsuz hayalsiz olmamalıyız. En azından ben asla hayalsiz olmayacağım. Onsuz olunca onca çalışmanın, emeğin hiçbir anlamı amacı olmaz bence. Her doğum günümde yeni bir hedef yeni hayal ekliyorum ben. Böylece hep umutla dolabiliyorum. Ama demiyorum ki Polyanna gözlüklerinizi takın. Aksine takmayın o gözlükleri hayatı olduğu gibi görün ama kapkara gözlükleri takın demek değil bu. Şimdi şimdi fark ediyorum ki bu tavsiyeleri size değil kendime veriyorum. Kendi kendime doğum günümü kutlarken, kendi kendime tavsiye veriyorum.  

Neler bekliyorum doğum günü hediyeleri olarak? Aslında mütevazi olmayacağım, kibarlık etmeye gere kyok şimdi. Çok şey istiyorum ben; yeni bir evde kendime ait bir odam olsun, ev mümkünse müstakil şu milyon dolarlık villalardan olsun, şu okula hiç gitmesem keşke ama genede istediğim üniversiteyi kazansam mesela, arkadaşlarım her zaman gerçekten arkadaşım diyebileceğim kişiler olsun, hiç bitmesin arkadaşlıklar, istediğim kitabı istediğim an alabileyim, istediğim kıyafeti, yemeği… bu böyle sürüp gider işte. Şimdi fark ettim de çoğunlukla maddiyatçı şeyler istemişim J. İnsan işte ne yaparsın? Üstelik daha gencim ben, garipsemeyin beni.

Aklıma birden düştü bunu da ekleyeyim dedim. Şu doğum günü müziği, hayranım ona ve besteleyene tabiki. Her kim bestelediyse her dile pek güzel uyum sağlıyor maşallah J. Bir dil olur, iki dil olur, hadi üç dil olsun. Ama her dile mi uyar yahu? Yok böyle bir şey. İşte bu yüzden hayranım ona. Bu konuyu fazla uzatamayacağım sanırım.

1 yorum:

  1. Canım arkadaşım öncelikle doğum günün kutlu olsun ve yeni blogun hayırlı, uğurlu olsun :)
    Yazın gerçekten güzel olmuş ama sana bir tavsiyem olacaktı: Yazılarının daha çok okunmasını istiyorsan mümkün olduğunca konuyu dağıtmamalısın :)
    Eline, yüreğine sağlık :))

    YanıtlaSil