5 Aralık 2010 Pazar

Söz Vermek ve Sonrası



Söz vermek kolaydır, her zaman kolaydır söz vermek. Zaten söz dediğin ağızdan çıkan birkaç kelime ne var söylemekte, dile getirmekte. Asıl sonrası zaten zor olan bazen acı veren. Bazen önemsiz sıradan bir söz verirsin, mesela ‘tamam bir ara söylerim sana’, ya da… Ya da başka bir şey işte önemsiz bir söz. Sonrası söz verilen kişi için zor bence. Bekler önce tutsun sözünü. Tutulmazsa eğer hafiften hatırlatmalar yapar ama öyle hadi yap şu dediğini diye değil. Şöyle sanki hiç söz vermemiş gibi sorar onu. Sonra tekrarlanır söz; bir ara anlatırım ya da bir şey yok gibilerinden cevaplar alınır. Ardından düşünür demek ki öylesine özel, üstüne varmayayım, zorlamayayım, ne olur ne olmaz. Zaten anlatmak istediği zaman gelir kendisi anlatır. Söz verilen kişi fark eder ki başkalarına anlatılabiliyormuş meğerse. Yani ya öylesine özel değilmiş ya da mesele kendisindeymiş. O kadar yakın davranırken… Aslında sadece yakın davranırmış pek de yakın değilmiş hani. Söz verilen kişi kendisinde kusurlar aramaya başlar. Neden acaba? Ona göre fazla mı çocuksuyum der belki. Belki de boşboğaz biri gibi görüyordur beni der kendi kendine. Hangisi doğru asla öğrenemez belki. Yayında duruyor oysa söz veren. Acaba der söz verilen, acaba zorla mı yanımda duruyor kendisini öyle i hissediyor? Acaba burada olmak istemiyor mu? Keşke söylese keşke söylese de ikimiz içinde daha kolay olsa diye düşünür. Düşünmemeye karar verir. Sonra o da ona her şeyini anlatmamaya karar verir ne olursa olsun bazılarını kendisine saklamaya karar verir. Aslında zaten bazı şeyleri kendine saklıyordur ama kimse “o” bazı şeylerin olduğunu bile fark edemez. Öylesine saklıyordur. Karar verdiği; fark edildiği halde anlatmamaktır. Yalandan oyunlara yer yoktur onun hayatında. Hayal kurar hep söz verilen kişi. Bazen olur olmadık, sebepli sebepsiz ağlar. Bazen gerekmediği halde dakikalarca güler. Kendisine göre yaşıtlarından küçük gözüküyordur. Yapmacık davranışlarla, insanlarla dalga geçer. Bazen önyargılıdır ama çabuk kırar önyargılarını. Kendisine yapılan yanlışı unutmaz, eğer aşağılanırsa unutmaz. Sadece unutmuş gibi davranır yoluna devam eder. Bazen öyle saf olur ki bazı durumlarda. 2 dakika sonra küfreder kendine bu kadar saf olduğu için. Bazense tam tersi haldedir. Bu sefer kendine küfretmez, karşısındakine küfreder. Ama her zaman içinden küfreder. Nasıl olmak isterse öyle gösterir kendisini. Bazen şaşıp kalır ne yapacağını bilmez hale gelir. Yani tüm zıtlıkları aynı bedende birleştirir o. O kimdir? O, odur, kim o olmak isterse odur. Aslında biraz dikkat edenler de hemen anlar kimdir o...